Gazi Kitabevi, Ankara, 2024
Tarım sektörü gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ayrımı olmaksızın temel bir sektördür. Bir yandan sanayi ve hizmetler sektörlerinin gelişmesini sağlar diğer yandan nüfusun beslenmesi yönüyle de büyük bir önem taşır. Tarım sektörü beslenmeyle doğrudan ilişkili olmasının yanı sıra sanayi kesimine girdi sağlamakta, tarımsal ürünlerin ihraç edilmesiyle cari açığın kapatılmasına katkıda bulunmaktadır. Özellikle pandemi dönemi ve sonrasında ortaya çıkan gıda milliyetçiliği beraberinde tarımsal ürünlerin ihracatında ülkelerin izledikleri “kendine yeterlilik ve korumacılık” politikalarıyla birlikte tarım sektörünün önemi dünya genelinde kat ve kat artış göstermiştir (Yıldırım, 2022, s.41-43).
Tarım sektöründeki ekonomik gelişmeler; sektörün Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYİH) katkısı ve barındırdığı işgücü potansiyeli itibarıyla ele alınıp incelenmektedir. Tarım sektörünün GSYİH içindeki payı ile sektörün istihdamının ne düzeyde olduğu ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir. Örneğin; 2023 yılı itibariyle Almanya ve Fransa da tarım sektörünün GSYİH’ye oranı sırasıyla 0,72 ve 1,92 iken toplam istihdam içinde tarım sektöründe istihdam edilenlerin oranı ise yine sırasıyla 1,24 ve 2,59 olarak ölçülmüştür. Öte yandan; 2023 yılı göstergeleri ile Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler içerisinde tarım sektöründe istihdam edilenlerin oranının %18,1 ile en yüksek olduğu ülke olan Romanya’da; tarım sektörünün GSYİH’dan aldığı pay %3,94 olarak tespit edilmiştir (WORDBANK, 2024a; WORDBANK, 2024b). Görüldüğü üzere; gelişmiş ülkelerde tarım sektöründe istihdam oranı daha düşüktür. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek tarımsal istihdam oranı olmasına karşın tarım sektörü istihdamının GSYİH’ye katkısı gelişmiş ülkelere kıyasla göreceli olarak düşük kalmaktadır. Yine 2023 yılı verileriyle, Türkiye’de tarım sektörünün GSYİH içindeki payı %6,18 iken; sektörün istihdamdan aldığı pay ise % 16,66’dir (WORDBANK, 2024a; WORDBANK, 2024b).
Tarım sektörü istihdamının toplam istihdama oranı ve sektörün GSYİH içindeki payı birlikte değerlendirildiğinde; Türkiye’de tarımın toplam istihdamdan aldığı payın görece hala oldukça yüksek olduğu ve buna rağmen, tarım sektörünün GSYİH’ye katkısının ise oldukça düşük olduğu (örneğin; tarım ihracatçısı ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer alan Almanya ve Fransa’ya kıyasla) anlaşılmaktadır (FAO, 2023). Ayrıca; Türkiye’de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 2023 yılı verileriyle sektör bazında istihdamın GSYİH’ye katkısı değerlendiğinde, tarım, ormancılık ve balıkçılık ekonomik faaliyet kolunda istihdamda yer alan bir kişinin GSYİH’ye katkısı yaklaşık 52 bin TL iken aynı değer, örneğin sanayi ve hizmetler sektörünü oluşturan ekonomik faaliyet kollarında çok daha yüksektir (TÜİK, 2024a). Tüm bu veriler ışında; Türkiye için ortaya konan tespit, ülkenin yüksek tarımsal istihdam oranına sahip olmasına rağmen, istihdamın GSYİH’ye katkısının görece düşük olduğudur. Bu tespitten hareketle; Türkiye’de tarım sektöründe istihdam verimliliğinin de düşük olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Tarımsal istihdamın tarım politikalarından doğrudan etkilendiği göz önünde bulundurulduğunda; tarım sektöründe istihdam verimliliğinin düşük olmasının, temel nedenlerinden biri olarak; doğru tarım politikaları aracılığıyla sektördeki yapısal ve ekonomik sorunların tam olarak çözülememiş olması gösterilmektedir. Bu durumun ortadan kaldırılabilmesinin temel koşulu da sektördeki istihdamın dinamiklerine uygun tarım politikalarının hayata geçirilmesidir. Tarımsal istihdamın mevcut dağılımına odaklanıldığında ise, istihdamın ağırlıklı olarak, kırsal alanlarda toplandığı görülmektedir. TÜİK’in kır-kent ayrımını hesapladığı son yıl olan 2013 yılı11 verilerine göre; kırsal alanda istihdam edilen nüfusun %60,2’sı tarımsal istihdamda yer almaktadır (TÜİK, 2019b). Bir diğer ifade ile Türkiye’de tarımsal üretimin odağında kırsal alanlar yer almaktadır. The Organisation for Economic Co-operation and Development (OECD)’a (2006) göre; dünya genelinde; tarım sektörünün istihdamdaki oranı ile milli gelirden aldığı payın yüksek olduğu dönemlerde kırsal alanlar ülke ekonomisi için vazgeçilmez bir önem arz etmekteydi. Tarımda makineleşmenin ve kentlerde de sanayileşmenin artması ile birlikte, kırsal alanlar eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Kırsaldaki gerilemenin temel olarak tarımda makineleşmenin ve kentlerde sanayileşmenin artışı ile birlikte hız kazandığı söylenebilir. Bu gelişmelerle birlikte kırsal alanlardan kentsel alanlara yönelen göç hareketleri sonucunda kırsal nüfus azalmaya başlamıştır. Kırsal alanlardan kentsel alanlara yönelen göç sonucunda oluşan kırsal nüfus azalması Türkiye’de de yaşanmıştır. Tarım sektöründeki istihdam, ülkede yaşanan demografik ve ekonomik gelişmelerden etkilendiği kadar, uygulanan tarım politikalarından da etkilenmektedir. Tarım politikalarının ülkenin genel sosyo-ekonomik durumu ile uyumlu olması önemlidir. Bununla birlikte geliştirilen tarım politikalarının, tarımsal istihdam yapısıyla uyumlu hale getirilmesi de bir o kadar önemlidir. Tarımsal istihdamın önemli bir bölümünün kırsal alanda yer aldığı gerçeği de göz önünde bulundurulacak olursa; tarım politikaları kırsal alanların kendine özgü koşullarından bağımsız düşünülemez. Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, etkin tarım politikalarının uygulanması noktasında; tarım politikalarının tarımsal istihdam üzerinde etkisinin doğru analiz edilmesi, önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektördeki istihdamın ihtiyaçlarına cevap veremeyen hatalı tarım politikaları neticesinde, sektörde yaşanan istihdam daralmasının yol açabileceği olumsuz sonuçların maliyetinin, özellikle pandemi sonrasında, yeniden hesaplanması gerekmektedir. Pandemi sonrası dönemde toprak ve suyun öneminin artması ile birlikte tarımsal üretimde söz sahibi ve aynı zamanda kendi gıda ihtiyaçlarını önemli ölçüde kendisi karşılayabilen ülkeler, avantajlı konuma geçtiler. Bu dönemin doğal bir sonucu olarak ülkeler “gıda milliyetçiliğini” öncülleyen tarım politikalarını hayata geçirdiler. Her ülke tarımsal potansiyelini maksimum düzeyde kullanarak kendi kendine yetebilen bir ülke olmayı hedefledi ve bu hedef doğrultusunda tarım sektörü özelinde daha fazla korumacı politikaları hayata geçirdi (Yıldırım, 2022, s.41-44). Tüm bu hedefleri gerçekleştirebilmek için gerekli olan ve önemi bu bağlamda her geçen gün kat ve kat artan tarımsal istidamın, sektörde kalmasını destekleyecek, tarımsal istihdamın ihtiyaçlarıyla uyumlu doğru tarım politikalarının hayata geçilmesi gerekmektedir.
Sıralanan tüm bu tespitler bir arada düşünülerek planlanan çalışmamızda; tarım politikalarının tarımsal istihdam üzerindeki etkilerinin, kırsal kesimde yaşayan bireylerin bakış açısından analizi amaçlanmıştır. Alanyazın incelendiğinde ülkemizdeki çalışmaların birçoğunun tarım sektörünü etkileyen politikaların ve politika uygulamalarının tarımsal istihdam üzerindeki genel etkisini bütüncül bir bakış açısıyla incelemeyi amaç edinmediği, bunun yerine daha spesifik çalışmaların yoğunlukta olduğu tespit edilmiştir. Örneğin; alanyazındaki bir grup çalışma, özel olarak bir tarım politikası uygulamasına odaklanarak sadece araştırılan ilgili uygulamanın tarımsal istihdam üzerindeki etkisini incelemektedir (Özdemir, 1998; Tan, 2009; Özçelik ve Özer, 2006). Bu çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tarım sektöründeki istihdamın değerlendirilmesi amacıyla öncelikle tarım sektöründe istihdamın kavramsal çerçevesi ele alınmış ardından Türkiye’de tarım sektörünün ve tarımsal istihdamın özelliklerine yer verilmiştir.
Çalışmanın ikinci bölümünde, tarım sektöründeki istihdama yönelik politikalar değerlendirilmektedir. Bu bağlamda gelişmiş ülkelerdeki tarım politikaları incelendikten sonra geçmişten günümüze Türkiye’deki tarım politikaları ele alınmaktadır. Türkiye’de tarım sektörüne yön veren kurumsal yapılar ve sektöre yönelik politika uygulamalarına da yer verilen ikinci bölümde son olarak, tarım sektörüne yönelik politikaların tarımsal istihdam üzerindeki etkileri teorik bir çerçevede ortaya koyulmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde öncelikle araştırmanın uygulama safhası ele alınmaktadır. Bu kapsamda araştırmanın problem durumu, amacı ve önemi ile ilgili bilgi verilmektedir. Ardından, tarım politikalarının tarımsal istihdamla ilişkisini değerlendiren alanyazındaki diğer çalışmalar ele alınmakta ve çalışma kapsamında gerçekleştirilen araştırmanın yöntemi açıklanmaktadır. Sonrasında, uygulama neticesinde elde edilen veriler aracılığı ile bulgular ortaya koyulmakta ve beraberinde “bulguların yorumlanması” başlığı altında çalışmaya ait bulgular, araştırma konusu ile ilişkili olan alanyazındaki diğer çalışmaların bulgularıyla karşılaştırılmalı olarak incelenmektedir. Bu kapsamda, öncelikle araştırmaya dâhil edilen görüşmecilerin “tarım politikası” ve “tarım sektöründeki kurumsal yapılar" kavramlarını nasıl algıladığına ilişkin bulgular ortaya konmuştur. Ardından kurumsal yapılar bağlamında görüşmecilerin, “kamu kurum ve kuruluşları” ile “kooperatif ve üretici birliklerini” nasıl algıladıkları araştırma kapsamında elde edilen bulgular aracılığı ile açıklanmıştır. Kırsal kesimde yaşayan bireylerin tarım politikası uygulamalarını nasıl algıladığına ilişkin olarak ortaya koyulan bulgular ise “hibe teşvik ve destek programları” ve “tarımköy projeleri” ekseninde açıklanmıştır. Bu kapsamda, kırsal kesimde yaşayan bireylerin tarım sektöründeki kurumsal yapılar ve tarım politikası uygulamalarına yönelik olarak ortaya koyduğu önerilerde ilgili bölüm özelinde ifade edilmektedir. Tarım politikalarının tarımsal istihdam üzerindeki etkilerinin kırsal kesimde yaşayan bireylerin gözünden analiz edilmesi için görüşmeciler aracılığı ile ortaya koyulması gereken bir diğer kavram olan “tarımsal istihdam” kavramı da görüşmecilerden elde edilen bulgular aracılığıyla açıklanmıştır. Tarım politikalarının tarımsal istihdam üzerindeki etkileri analiz edilirken elde edilen veriler aracılığı ile ortaya koyulan bulgular; “üretim yapısını belirleyen” ve “çalışma koşullarını belirleyen” tarım politikaları ayrımına gidilerek incelenmiştir. Kırsal kesimde yaşayan bireylerin, üretim yapısını ve çalışma koşullarını belirleyen tarım politikalarına yönelik önerileri ise görüşmeciler aracığı ile elde edilen bulgular kullanılarak yine bu bölüm kapsamında açıklanmıştır. Son olarak ise “bulgular” ve “bulguların yorumlanması” başlıkları altında ortaya koyulan tespitler ışığında sonuç ve öneriler açıklanmaktadır.