Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, vol.18, no.1, pp.299-335, 2018 (Peer-Reviewed Journal)
İsnâd analizleri büyük ölçüde râvî eleştirileri üzerinden yapılmış ve bu durum ise
Cerh-ta‘dîl İlminin ehemmiyetini artırdığı gibi ricâl tenkitlerinin belirlenen ilkelere göre değerlendirilmesini de gerektirmiştir. Bazı fıkıh ve hadis usûlü âlimleri
tarafından konulan prensipler arasında “kabul edilebilmesi için cerhin nedeninin
açıklanması zorunludur” kaidesi yer almaktadır. Bu çalışma hicrî dördüncü asırda fıkıh usûlü eserlerinde tartışılmaya başlanan bu ilkenin hadis usûlü eserlerine
geçiş serüvenini, arka planını, böyle bir kâidenin ricâl tenkit alanında oluşturabilecek sorunlara karşı geliştirilen yaklaşımı neden sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirmeyi hedeflemektedir. Buna göre hadis usulü eserlerine Hatîb elBağdâdî’yle (ö. 463/1071) birlikte giren bu ilkenin esasında şâhitlerin tezkiyesi
konusuyla oldukça irtibatlı olduğu, hicrî ilk üç asırdaki bazı muhaddislerin bu
görüşte olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı tespit edilmiştir. Ricâl tenkit eserlerindeki yaygın uygulamayla sorun oluşturacak bir şekilde bu ilkenin hadis
usûlünde kabulünün ise İbnü’s-Salâh’la (ö. 643/1245) birlikte gerçekleştiği görülmüştür. Fıkıh ve fıkıh usûlü alanında beşinci asırda kabul edilen bu yaklaşım
cerh-ta‘dîl eserlerindeki mübhem cerhleri tamamen kullanışsız hâle getirmemesi
için tevakkuf fikri yine bu dönemde gündeme gelse de herkes tarafından kabul
edilmemiştir. Tevakkuf fikrinin muhtemelen şâhitlikle ilgili yaklaşımdan esinlenerek kabulü ise yine İbnü’s-Salâh tarafından gerçekleşmiştir.