in: CURRENT RESEARCH ON SUSTAINABILITY, Cüneyt Dumrul,Yasemin Dumrul,Zerrin Kılıçarslan, Editor, Çizgi Kitabevi, İstanbul, pp.70-92, 2023
Kökleri Antik Yunan’a kadar uzanan demokrasi, 21. yüzyıla gelindiğinde halen ülkelerin benimsemiş olduğu bir siyasal sistem ve ulaşılması hedeflenen bir ideal olarak yer almaktadır. İnsanların bir araya gelip toplumsallaşmasıyla beraber ortaya çıkan siyasal yapılar ve bu yapıların sürdürülmesi esasında benimsenmiş olan sistemler arasında demokrasi, halkın yönetime dâhil olduğu, iktidarın halkın seçimler yoluyla belirlemiş olduğu çoğunluk tarafından kullanıldığı ve sadece halkın bu gücü alabilme yetkisinin olduğu, azınlığın haklarının anayasal güvence altına alındığı, insan merkezli
bakış açısına sahip bir sistemdir. Demokrasi bir yönetim sistemi olmakla beraber, aynı zamanda bir yaşam biçimini, benimsenen bir kültürü ifade etmektedir. Demokrasinin tam anlamıyla neyi ifade ettiğini bilmek iyi anlaşılması
için önem teşkil etmektedir. Aksi halde demokratik sistemlerin zamanla totaliter ya da otoriter sistemlere dönüşme ihtimali vardır. Nitekim gücü bir
kere ele geçiren iktidar bu gücü vermemek adına, muhalefeti yok etmek isteyebilir, azınlığı şiddet yoluyla sindirebilir. Demokratik bir yönetim azınlığın
çoğunluğa, çoğunluğun da azınlığa dönüşebildiği, herkesin eşit koşullarda
yönetime dâhil olduğu, özgür ve adil seçim platformlarının yer aldığı bir sistem olmakla beraber, demokrasilerin olmazsa olmazı, düşüncelerini özgürce
ifade edebilen nitelikli bir muhalefetin olmasıdır. Bu anlamda demokrasi ancak muhalefet olgusuyla anlam kazanmaktadır. Bir ülkede demokrasinin
varlığının devam ettirilebilmesi, sürdürülebilmesi yine belirli koşullar dâhilinde gerçekleşmektedir. Bunların başında adil ve özgür seçimler gelmekle
beraber bu seçimlerde yarışabilecek muhalefeti oluşturacak demokrasi kültürü ile donatılmış bir bilinç de olmalıdır. Demokrasinin bir ülkede sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için aynı zamanda, halkı korku ve şiddet tekeline almaması, muhalefeti sindirmemesi açısından ordunun sınırlarının belirlenmesi gerekir. Demokrasinin sürdürülebilirliği açısından tartışmalı ancak önem teşkil eden bir diğer husus ise sürdürülebilir ekonomik gelişme düzeyidir.
Çok eski bir tarihe sahip olan demokrasi ve son yüzyılda ortaya çıkmış
bir kavram olan sürdürülebilir kalkınma arasındaki bağ, sürdürülebilir kalkınmanın sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarıyla bunların birbiri üzerindeki etkilerinin dengeli bir şekilde sürdürülmesi temelinde şekillenen, insan
yaşamının kalitesini artırmak üzerine kurulu insan merkezli bakış açısıdır.
Bu anlamda sürdürülebilir kalkınma sadece ekonomik temelde bir iktisadi
kalkınma olmaktan ziyade, sosyal ve siyasal yapıyı ekonomi ile ilişkilendiren
çok yönlü bir kavramdır. Demokrasi ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki
ilişkinin temeli, hem birbirlerini karşılıklı olarak etkilemeleri hem de birbirlerine itici güç oluşturmalarından kaynaklanmaktadır. Çalışmanın ana konusu demokrasi ve kalkınma arasındaki ilişkiyi iki farklı perspektif ile bir
yandan demokrasi için kalkınmanın koşul olduğu diğer yandan, kalkınmanın bir koşulu olarak demokrasinin görüldüğü ikili bakış açısıyla, olumlu ve
olumsuz görüşler üzerinden teorik düzlemde açıklamaktır. Buradan hareketle demokrasi ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişkinin iyi anlaşılabilmesi için, önce çalışmanın ilk iki bölümünde kavramsal çerçeve sunularak;
sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma, demokrasi ve sürdürülebilir demokrasi kavramları detaylı olarak açıklanacak, sonra demokrasi ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişki ele alınacaktır.