Anılardan Romana Gerçeğin Kurmacası


Creative Commons License

Köker S.

Paradigma Akademi, Çanakkale, 2023

  • Yayın Türü: Kitap / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2023
  • Yayınevi: Paradigma Akademi
  • Basıldığı Şehir: Çanakkale
  • Kayseri Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Hatırlamak, insanın kaybettiği ya da unuttuğu bir şeyi hatırına getirmesi başka bir ifadeyle onu bulması demektir. Hatırlamayı kaybetmek, unutmak ve bulmak kelimeleriyle tamamladığımızda ancak bir anlam bütünlüğü yakalamış oluruz. Çünkü insan bir şeyleri kaybetmemek ya da unutmamak için hatırlama eyleminde bulunur. İnsanın varoluşunun özüdür aynı zamanda hatırlamak zira yaratılanlar içinde sadece insana bahşedilmiş bir özelliktir bu. İnsan, hatırına gelenlerin unutulup gitmemesi için bunları kayıt altına alma ihtiyacı duyar. Hatıra türünün ortaya çıkışı da bununla ilgilidir yani yaşanmış bir gerçekliğin yazıya dökülmesi. İnsan her ne kadar unutmamak için geçmişini kayıt altına alsa da sadece bu değildir hatıranın yazılma amacı. Unutma endişesi kadar unutulma korkusu da bu türün oluşmasında etkilidir. Her hatıra aynı zamanda bir ihtardır. İhtar yani hatırlatma, uyarma. İnsanın neyi kaybettiğini, neyi aradığını hatırlatan, onu unutmaması gerekenler konusunda uyaran bir ikazdır hatıra. Hatırlatma, hem insanın kendini kendisine hatırlatması hem de başkalarına. Kaydedilmiş hatıralar insanın yok olup gitme ihtimalini de ortadan kaldırır. İnsan, yaşadıklarını bir kamera gibi kaydedebilir mi? Kameranın objektifliğine, gerçekliğine sahip midir  insanın zihni? Bu soruya olumlu bir cevap vermek pek de mümkün gözükmüyor. Evet, insan mekanik bir varlık değildir; onun programlanabilen bir zihni, ayarlanabilen bir duygusu yoktur. Ancak anılarını kaleme alan birinden beklenen davranış onun objektif olması, anlattıklarının gerçeklerle örtüşmesidir. Oysa anıların sahiciliğini gölgeleyen pek çok unsur vardır. Bunların başında yazarın anlatmak istemediği bir olay veya durumu değiştirerek anlatması gelir. Bu durum anıların objektifliği konusunda şüpheler uyandırsa da bazı hususlar yazar hakkında önemli bilgiler edinmemizi sağlar. Öncelikle anılar yoluyla yazarın düşünce dünyasını öğrenmiş oluruz. Peki, insan kendi yaşamını, duygu ve düşüncelerini aynı merkeze bağlı kalmak koşuluyla başka bir şekilde anlatmaya kalksaydı bunu kurmaca bir tür olan romanla ifade edebilir miydi? İşte bu çalışmamızda soruların peşine düştük ve gerçek bir yaşamın anlatımına dayanan anılar ile kurmaca bir dünyanın ürünü olan romanlar arasındaki ilişkiyi tespit etmeye çalıştık. Böylelikle anılardan romanlara yansıyan yaşamların gerçeğe ne kadar uygun olduğu, yazarını ne kadar anlattığı ya da gerçeği nasıl ele aldığı konusunu bu çalışma kapsamında değerlendirdik. Anılarını kaleme almış yazarların romanlarından hareketle anı ile roman, gerçek ile kurmaca arasında nasıl bir bağlantı kurulabileceği ve ana malzemesi insan olan bu iki edebi türün birbirine hangi yönlerden kaynaklık edebileceği sorularına yanıt aramaya çalıştık. Elinizdeki bu kitap bir anı ya da bir roman tarihi değildir, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e anılarını kaleme almış yazarların hatıralarından hareketle romanlarını anlamaya dönük bir çalışmadır. İncelemeye tâbi tuttuğumuz yazarları belirlerken özellikle anı kitabı yazmış olanları göz önünde bulundurmaya dikkat ettik. Buna göre Tanzimat ile Cumhuriyet yılları arasında anılarını yazan Ahmet Mithat Efendi, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Halide Edip Adıvar bu çalışmada romanlarını ele aldığımız yazarlar olmuştur. Söz konusu yazarların romanlarını anılarından hareketle incelerken başlıca iki kriteri göz önünde bulundurmaya gayret gösterdiğimizi belirtelim. Bunlardan ilki yazarların anılarında bu romanlara yer vermiş olmaları, ikincisi de gerçek yaşamda başından geçenleri anlatan yazarın bunları romanın kurmaca dünyasına ne kadar ve nasıl yansıttığıdır.