Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, vol.5, no.9, pp.55-76, 2013 (Peer-Reviewed Journal)
Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, 20’nci yüzyılla birlikte artan petrol ve doğalgaz
gelirleri sermaye birikimini sağlamış, biriken bu sermayenin yatırıma dönüştürülmesi bir ihtiyaç halini
almıştı. Teknolojik ve ağır sanayi alanında geride kalan İslam coğrafyası, söz konusu bu birikimi
bankalarda değerlendirmek zorunda kalmışlardı. Kapitalist sistemin oluşturduğu bir kurum olan ticari
bankalar faiz ile işlem yaptıkları için, kendisini mütedeyyin ya da dindar olarak tanımlayan sermaye
sahiplerinin mevduatlarını toplama konusunda yeterince ikna edici olamıyorlardı. Ticari bankalara
yatırılmayan ve büyük bir potansiyeli olan bu sermayenin ekonomiye kazandırılması için alternatif yollar
aranmış ve sonucunda katılım bankacılığı –İslami bankacılık ya da faizsiz bankacılık – adı altında, İslami
kıstaslara uygun yeni bir kurum oluşturulmuştur. Katılım bankaları kurulduğu ilk günden beri çeşitli
tartışmalara konu olmuştur. Bu makalede söz konusu tartışmalar sonucunda ulaşılan cevaplara yer verilmiş
ve sonuç kısmında bazı öneriler sunulmuştur.