Other, pp.17-19, 2020
İçinde
bulunduğumuz çağ insanoğluna sunduğu teknolojik imkânlar, hazır belge ve bilgi
birikimi bakımından dünyayı “küçük-küresel bir köy” olarak nitelendirmemizi sağlar.
Söz konusu nitelendirmenin insan yaşamındaki kültür unsurlarını, alışkanlıklarını,
pratiklerini, geleneklerini, ritüellerini değiştirmesi ise kaçınılmazdır. Tarihin
en eski devirlerinden ve ilk insanlardan bu yana kültür, insanoğlunun yaşam şekillerinin,
hayatlarını idame ettirebilme becerilerinin bir sonucu olarak gelişme göstermiştir.
Bu bağlamda kültürü, toplam hayat tarzı ya da bir toplumun her türlü kendini
ifade ediş biçiminin tümü şeklinde nitelemek de mümkündür. Bu ifade edişler,
davranışlardan alışkanlıklara, törelerden gelenek-göreneklere, hatta korkulara
kadar pek çok değişik şekilde kendini gösterir. Kültür en geniş manada “doğaya
eklenmiş yaratmalar, donatmalar bütününün adıdır” denilmektedir. Türkiye özelinde
baktığımızda ülkemizdeki halkbilimi/kültürbilimi araştırmaları, sözlü edebiyat
temelinde bir gelişme göstermiş, ne yazık ki halkın ticari yaşamı, üretim-tüketim
sistemi, kültürel. üretimin ekonomik
boyutu halkbilimcilerin pek dikkatini çekmemiştir.